Kaynak: http://paulgraham.com/island.html
Yazar: Paul Graham
Çeviren: İrem Akyol
Temmuz 2006
Neye bağımlı olduğunuzu fark etmeniz için çok kullanışlı bir test keşfettim. Hafta sonunu Maine sahilindeki küçük bir adada bir arkadaşınızın evinde geçireceğinizi hayal edin. Adada hiç dükkan yok ve adada kaldığınız süre boyunca oradan ayrılamıyorsunuz. Ayrıca daha önce o evde hiç bulunmadınız. Bu yüzden herhangi bir evden daha fazlasına sahip olduğunu varsayamazsınız.
Kıyafet ve kişisel bakım eşyalarının yanı sıra neyi bavulunuza yerleştireciksiniz? İşte o şey bağımlı olduğuuz şeydir. Örneğin, kendinizi bavulunuza bir şişe votka koyarken bulursanız (her ihtimale karşı) durup bunun hakkında düşünmek isteyebilirsiniz.
Benim için bavulda olması gerekenler listesi dört maddedir: kitaplar, kulak tıkaçları, defter ve kalem.
Düşünsem adaya gelirken getirebileceğim müzik ya da çay gibi başka şeyler de bulabilirim ancak onlar olmadan da yaşayabilirim. Sadece bir haftalığına bulunacağım bir evde çay olmaması riskini göze alamayacak kadar kafein bağımlısı değilim.
Sessizlikse tamamen farklı bir konu. Maine kıyılarındaki bir adaya giderken kulak tıkacı takmanın biraz tuhaf göründüğünü fark ettim. Eğer herhangi bir yer sessiz olmalıysa, bu olmalıdır. Ya eğer yan odadaki kişi horluyorsa? Peki ya orada basketbol oynayan bir çocuk olsa? (pat, pat, pat,... pat.) Neden bunu riske atalım ki? Kulak tıkaçları zaten küçük.
Bazen gürültülü ortamlarda da düşünebilirim. Eğer bir projede ivme kazandıysam gürültülü ortamda çalışabilirim. Havaalanında bir makale düzenleyeblirim ya da kod derleyebilirim. Ancak havaalanları o kadar da kötü değildir, çoğu gürültü beyazımsıdır.[1] Aksine duvardan gelen bir sitcom'un sesiyle ya da sokakta dumb-dumb diye müzik çalan bir arabanın sesiyle çalışamazdım.
Ve elbette yeni bir şeye başladığınızda, tam bir sessizlik gerektiren başka bir düşünce türü daha vardır. Bununla ne zaman karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Bu yüzden kulak tıkaçları taşımak önemlidir.
Defter ve kalem ise adeta profesyonel araç-gereç gibi. Buna rağmen onlar hakkında da uyuşturucuvari bir şeyler vardır, asıl amaçları beni daha iyi hissettirmek. Defterlere yazdığım şeyleri neredeyse hiç geri dönüp okumam. Sadece eğer bir şeyleri yazmazsam o fikri hatırlayamayacağım endişesi bir sonrakinin önüne geçiyor. Kalem ve kağıt fikir fitilleridir.
Bulduğum en iyi defterler Miquelrius adlı bir şirket tarafından yapılanlar. Onların küçük boy olanlarını kullanıyorum, yani yaklaşık 2.5 x 4 inç olanları. Bu kadar dar sayfalara yazmanın sırrı, Latince bir yazıt gibi kelimeleri ancak boş yeriniz bittiğinde kırmaktır. Mürekkebi sayfalardan sızmadığı ve kısmen de onları kaybetme endişesi duymadığım için en ucuz plastik Bic tükenmez kalemlerini kullanıyorum.
Defter kullanmaya daha üç yıl önce başladım. Daha önceleri bulabildiğim kağıt parçalarını kullanırdım. Ancak kağıt parçalarındaki sorun düzenli olmamaları. Bir defterde, etrafındaki sayfalara bakarak bir karalamanın ne anlama geldiğini tahmin edebilirsiniz. Kağıt parçası döneminde etrafta sürekli notlar buluyordum. Ne olduğunu bir çözebilseydim, yıllar önce yazdıklarım bana hatırlamam gereken bir şey söyleyebilirdi.
Kitaplara gelecek olursam muhtemelen gideceğim evde okuyacak bir şeyler vardır. Ortalama bir yolculuğa dört kitap getiriyorum ve onlardan sadece birini okuyorum çünkü yolda okumak için yeni kitaplar buluyorum. Kitap getirmek gerçekten bir sigortadır.
Kitaplara olan bu bağımlılığımın tamamen iyi olmadığının farkındayım. Onlara kafamı dağıtmak için ihtiyacım var. Yolculuklara getirdiğim kitaplar genellikle oldukça bilgilendirici, üniversitede okumakla görevlendirilebilecek türden şeyler oluyor. Kendi sebeplerimin bilgilenmek olmadığını biliyorum. Kitap getiriyorum çünkü dünya sıkıcı hale gelirse, bir yazar tarafından kurgulanmış başka birine geçmem gerekiyor. Meyve yemen gerektiğini bildiğinde reçel yemek gibi bir şey.
Kitaplar olmadan da yapabileceğim bir nokta var. Bir zamanlar sarp bir dağda yürürken gereksiz bir parça taşımaktansa, sıkılırsam düşünmeyi tercih etmeye karar verdim. O kadar da kötü değildi. Başka insanlarınkini okumaktansa kendi fikirlerimle kendimi eğlendirebileceğimi fark ettim. Eğer reçel yemeyi bırakırsanız meyvenin tadı daha güzel gelmeye başlar.
Belki de gelecekteki seyahatlerimde kitap getirmemeye çalışırım. Bununla birlikte soğuk, ölü kulaklarımdan kulak tıkaçlarını çıkarmak zorunda kalacaklar.
[1] Çevirmen notu: Beyaz gürültü(white noise) farklı frekanstaki seslerin bir araya gelmesiyle oluşan insanı rahatsız etmeyen sesler bütünüdür.
July 2006
I've discovered a handy test for figuring out what you're addicted to. Imagine you were going to spend the weekend at a friend's house on a little island off the coast of Maine. There are no shops on the island and you won't be able to leave while you're there. Also, you've never been to this house before, so you can't assume it will have more than any house might.
What, besides clothes and toiletries, do you make a point of packing? That's what you're addicted to. For example, if you find yourself packing a bottle of vodka (just in case), you may want to stop and think about that.
For me the list is four things: books, earplugs, a notebook, and a pen.
There are other things I might bring if I thought of it, like music, or tea, but I can live without them. I'm not so addicted to caffeine that I wouldn't risk the house not having any tea, just for a weekend.
Quiet is another matter. I realize it seems a bit eccentric to take earplugs on a trip to an island off the coast of Maine. If anywhere should be quiet, that should. But what if the person in the next room snored? What if there was a kid playing basketball? (Thump, thump, thump... thump.) Why risk it? Earplugs are small.
Sometimes I can think with noise. If I already have momentum on some project, I can work in noisy places. I can edit an essay or debug code in an airport. But airports are not so bad: most of the noise is whitish. I couldn't work with the sound of a sitcom coming through the wall, or a car in the street playing thump-thump music.
And of course there's another kind of thinking, when you're starting something new, that requires complete quiet. You never know when this will strike. It's just as well to carry plugs.
The notebook and pen are professional equipment, as it were. Though actually there is something druglike about them, in the sense that their main purpose is to make me feel better. I hardly ever go back and read stuff I write down in notebooks. It's just that if I can't write things down, worrying about remembering one idea gets in the way of having the next. Pen and paper wick ideas.
The best notebooks I've found are made by a company called Miquelrius. I use their smallest size, which is about 2.5 x 4 in. The secret to writing on such narrow pages is to break words only when you run out of space, like a Latin inscription. I use the cheapest plastic Bic ballpoints, partly because their gluey ink doesn't seep through pages, and partly so I don't worry about losing them.
I only started carrying a notebook about three years ago. Before that I used whatever scraps of paper I could find. But the problem with scraps of paper is that they're not ordered. In a notebook you can guess what a scribble means by looking at the pages around it. In the scrap era I was constantly finding notes I'd written years before that might say something I needed to remember, if I could only figure out what.
As for books, I know the house would probably have something to read. On the average trip I bring four books and only read one of them, because I find new books to read en route. Really bringing books is insurance.
I realize this dependence on books is not entirely good—that what I need them for is distraction. The books I bring on trips are often quite virtuous, the sort of stuff that might be assigned reading in a college class. But I know my motives aren't virtuous. I bring books because if the world gets boring I need to be able to slip into another distilled by some writer. It's like eating jam when you know you should be eating fruit.
There is a point where I'll do without books. I was walking in some steep mountains once, and decided I'd rather just think, if I was bored, rather than carry a single unnecessary ounce. It wasn't so bad. I found I could entertain myself by having ideas instead of reading other people's. If you stop eating jam, fruit starts to taste better.
So maybe I'll try not bringing books on some future trip. They're going to have to pry the plugs out of my cold, dead ears, however.