Sunumlar şu adreste: https://speakerdeck.com/ustun/react-dot-jse-giris
React.js Facebook ve Instagram tarafından geliştirilmiş bir kullanıcı arayüzü kütüphanesidir. Kullanıcı arayüzü geliştirmede MVC, yani model-view-controller (model-görüntü-kontrolcü) tasarım deseni çok fazla kullanılır. React'in temel görevi buradaki View, yani görüntü kısmını düzenlemek olarak düşünülebilir; ama aslında sadece bir görüntü katmanından çok daha fazlasıdır.
React'in tarihçesinden hızlıca bahsedecek olursak, Facebook Instagram'ı bünyesine kattığında Instagram'ın bir web sitesi yoktu, sadece mobil uygulamaları vardı. Bir web sitesi geliştirmek isteyen Instagram mühendisleri Facebook'un yorumlar, reklamlar gibi bazı bileşenlerinde kullandığı dahili kütüphaneyi kullanmak istedi. Yapılan çalışma sonucu kütüphanenin Facebook kod tabanındaki diğer bağımlılıkları kaldırıldı ve kütüphane 2013 Mayıs'ında JSConf'ta açık kaynak olarak dünyaya tanıtıldı.
React.js'e ilk başta oldukça şüpheyle yaklaşıldı, hatta tanıtıldığı konferansta Facebook'un piyasadaki bütün bilinen doğruları sorguladığı, JS ile HTML'i çorba yaptığı şeklinde alay konusu bile oldu. Ancak sonraki dönemde bu kütüphanenin karmaşık sistemleri basitleştirdiği ve hızlandırdığı birçok firma tarafından fark edildi ve Netflix, Airbnb, Khan Academy gibi pek çok firma arayüzlerinde React.js'e geçti.
React'in temel hedefini şu şekilde özetleyebiliriz: Verinin zaman içerisinde değiştiği büyük uygulamaları basit ve hızlı bir şekilde geliştirmek.
Çoğu durumda arayüz geliştirmek oldukça zordur, peki buradaki asıl zorluk nedir? Örneğin sunucu tabanlı bir web sistemi geliştirdiğimizi düşünelim. Veritabanından verileri çektik, daha sonra bir taslak, yani template aşamasından geçirip HTML çıktısını oluşturduk. Çoğu uygulamada, örneğin PHP'de, Django'da ya da Rails'te bu oldukça kolay bir işlemdir. Bu işlemi veriyi alan ve sonuç olarak HTML üreten bir fonksiyon olarak soyutlayabiliriz.
Halbuki işler istemci tabanlı, yani clientside bir arayüz geliştirmeye geldiğinde oldukça zorlaşır. Buradaki zorluğun sebebi kullanılan dil olan JavaScript midir?
Aslında birkaç yıl öncesine kadar çoğu kişinin kanısı bu yöndeydi. Bilindiği gibi JavaScript dili Brendan Eich tarafından yalnızca 10 gün içinde, deyim yerindeyse yangından mal kaçırırcasına tasarlanmış bir programlama dili. Bu nedenle dilde hala giderilmeye çalışılan bazı hatalar ve gariplikler var.
Ancak Douglas Crockford'un JavaScript the Good Parts kitabında anlattığı üzere bu 10 gün içerisinde Brendan Eich, görüntü olarak C'ye benzese de altında bir Lisp yatan, çok esnek, fonksiyonel bir dil yaratmıştı. Zaten dildeki hatalar da CoffeeScript, ES6 gibi diller aracılığıyla ve underscore gibi fonksiyonel kütüphaneler sayesinde zaman içerisinde oldukça azaltıldı.
Peki arayüz geliştirmedeki ana zorluk dil değilse nedir? Büyük uygulamaları incelediğimizde ve sunucuda oluşturulan arayüzleri tarayıcıdaki arayüzlerle karşılaştırdığımızda asıl zorluğun zaman içerisinde değişen veri yönetimi olduğunu görürüz. Sunucu taraflı bir uygulamayı düşünelim, veriyi veritabanından çektik, taslağa gönderdik. Bu esnada veriyi aslında değişmeyen bir yapı olarak düşünebiliriz.
Ancak istemci tarafında işler bu şekilde ilerlemez. Diyelim kullanıcı tarayıcıyı açtı, uygulamayı başlattı; işte bu noktadan sonra uygulamadaki veri sürekli değişim halindedir ve uygulamadaki görüntü ile verinin senkronizasyon sorunu başlar. Hele aynı veri görüntünün birden fazla yerinde gösteriliyorsa işler daha da karmaşıklaşır.
Örneğin bir chat uygulaması düşünelim. Şu an çevrimici olan arkadaşlarımızı ve toplam kaç arkadaşımızın çevrimiçi olduğunu göstersin. Diyelim ki bir arkadaşımız daha çevrimiçi hale geldi. Burada herhangi bir arayüz kütüphanesi kullanmıyorsak yapmamız gereken iki değişiklik var: Öncelikle yeni gelen arkadaşımızın ismini listeye eklemeli, daha sonra da tepedeki arkadaş sayısını bir artırmalıyız. Yani bir anlamda görüntüde kısmi bir değişiklik, bir yama yapmalıyız. Bu basit bir örnek gibi görünse de arayüz geliştirmedeki sorunların birçoğu işte bu veri ve görüntü arasındaki köşe kapmaca yüzünden yaşanmakta; veri değiştiğinde programcı görüntüdeki bir veri değiştirmeyi unutmakta.
İşte bu noktada React'in arayüz oluşturmadaki birinci ve temel felsefesi devreye giriyor: Verideki her değişimde görüntüyü yamamak yerine sil baştan oluşturalım. Yani görüntü yapacağımız değişiklikleri düşünmek yerine sadece veride bir değişiklik yapalım, görüntü sanki sayfayı yeniden yüklemişiz gibi sıfırdan oluşturulsun. Bu şekilde veri ve görüntü arasında hiçbir zaman bir anlaşmazlık olmasın.
Tabii kulağa çok hoş geliyor, ama bu konuda kafanızda bazı soru işaretleri olmuş olabilir: Diyelim 100 kişilik bir listemiz var, veriye bir kişi daha ekledik, 101 kişilik yeni bir liste oluşturmamız gerekmekte. Bunu naif bir şekilde yaparsak, elimizde halihazırda bulunan 100 kişilik listeyi çöpe atacağız ve sıfırdan 101 kişilik bir liste oluşturacağız. Bu oldukça yavaş olmaz mı?
React'in kütüphane olarak devreye girdiği yer tam da bu nokta. React, kullanıcı olarak sizin sadece veriye ve o verinin nasıl görüntüleneceğine odaklanmanızı sağlarken arkaplanda görüntüdeki değişimin en etkin biçimde yapılmasını sağlamakta. Yani 101 kişilik yeni listeyi oluştururken sizin yerinize görüntüde yapılması değişiklikleri hesaplamakta ve sadece bu değişiklikleri görüntüye uygulamakta. İşte React'in bunu yaparken kullandığı yönteme de sanal DOM (virtual DOM) diyoruz. React görüntü elemanlarını sanal DOM adı verilen bir veri yapısında tutuyor ve değişiklik olduğunda bu veri yapısını güncelleyerek görüntüde toplu değişiklikler yapiyor. Bu yöntemle React verideki değişiklikler sonucunda optimum olarak hangi HTML elemanlarının eklenip çıkarılacağına kendisi karar veriyor.
Dolayısıyla React'in birinci temel kuralını şu şekilde özetleyebiliriz: Kullanıcı temel olarak arayüzün arkasındaki veri yapısına ve değişikliklerine odaklanmalı ve bu verinin nasıl görüntüleneceğini yalnızca bir kez tanımlamalı.
Şimdi gelelim React'in ikinci temel ilkesine. React'e göre arayüz geliştirirken
temel hedefimiz aslında bileşen oluşturmak olmalı; yani elimizdeki arayüzü
bileşenlere ayırmalı ve bileşenler cinsinden analiz etmeliyiz. Elimizde
halihazırda bir HTML taslağı olduğu düşünelim, örneğin bir adres defteri. Bunu
gerçekleştirmek için bunu küçük bileşenlere ayıralım. Örneğin tepedeki bileşen
bir arama bileşeni, aşağıdaki her bir harfe ait kişiler bir Sayfa
bileşeni,
her bir adres satırı ise birer Adres
bileşeni olarak düşünülebilir.
İşte bu yaptığımız temelde bir soyutlama işlemi, elimizdeki küçük Lego bloklarından daha büyük Lego blokları yapıyoruz ve en nihayetinde en büyük Lego bloku olan uygulamamızı kuruyoruz.
Bunu programlamada birden fazla cümleden fonksiyon oluşturmaya benzetebiliriz. Bu fonksiyonları kullanan yeni üst fonksiyonlar oluşturduğumuz gibi bileşenleri kullanan üst bileşenler oluşturabiliriz. Bu şekilde elimizde yeniden kullanılabilir (reusable), birbiri içine geçebilen (composable), nasıl kullanılacağı tanımlanmış küçük ve hatasız birimler oluşacak. React terminolojisinde temelde kullanılan bu yapıya component, yani bileşen denmekte.
Bileşenlerin nasıl oluşturulduğuna ve kullanıldığına bir örnek verelim. Bir
React component'i oluşturmak için React.createClass
metodunu bir nesne
(object) ile çağırıyoruz. Bileşenin nasıl görüneceğini de bu nesnenin render
metodunda tanımlıyoruz. Mesela, MerhabaDunya
adında bir bileşen tanımlayalım.
var MerhabaDunya = React.createClass({
render: function () {
return <div>Merhaba Dunya</div>;
}
})
Burada React aslında sadece JavaScript dilini kullanıyor, herhangi bir taslak
dili değil bu. Normal JavaScript'ten tek farkı JSX adında HTML sözdizimine
benzeyen yapıları kullanmamıza izin vermesi. JSX isteğe bağlı kullanılan bir
araç, tek yaptığı bu sözdizimi alıp bu etiketleri JavaScript fonksiyonlarına
çevirmek. Yani <div>Merhaba Dünya</div>
deyimini React.createElement("div", null, "Merhaba Dünya")
fonksiyonuna dönüştürmekte.
Bu bileşeni tanımladıktan sonra sayfamızda göstermek için sayfada halihazırda
bulunan boş bir elemana monte etmemiz gerekmekte. Bunun için de React.render
komutunu kullanmaktayız, örneğin bu bileşeni body
elemanına monte etmek için
React.render(<MerhabaDunya/>, document.body)
kullanıyoruz. Monte edeceğimiz
eleman body
yerine sayfada bulunan başka bir HTML elemanı da olabilirdi.
Gördüğünüz gibi HTML'de tanımlı olan div
bileşenini kullanarak MerhabaDunya
adında yeni bir bileşen oluşturduk ve artık bunu sanki HTML'de bu şekilde bir
bileşen varmış gibi kullanabilmekteyiz.
Şimdi bu işlemi bir adım ileri götürelim, bu basit bileşeni kullanarak daha
büyük bir bileşen oluşturalım. Örneğin, iki kere "Merhaba Dünya" diyecek bir
Selamlama
bileşeni oluşturalım. Selamlama
adlı bileşeni oluşturmak için
yapmamız gereken React.createClass
içerisine MerhabaDunya
bileşenini iki kez
kullanan bir render
metodu yazmak. Daha sonra Selamlama
bileşenini yine
React.render
ile body
elemanına monte edebiliriz.
var Selamlama = React.createClass({
render: function () {
return (
<div>
<MerhabaDunya/>
<MerhabaDunya/>
</div>)
}
})
Gördüğünüz gibi artık MerhabaDunya
bileşenini başka bir bileşen içerisinde
yeniden kullanabiliyoruz. Şimdi bunu bir adım ileri götürelim, diyelim ki
MerhabaDunya
bileşeni parametre olarak selamlayacağı kişinin ismini bir
parametre olarak alsın ve bu kişinin ismini görüntülesin.
Fonksiyonların giriş parametrelerine benzer bir şekilde React bileşenleri de
props
adında bir nesne içerisinde parametre kümesi alabilir ve bu
parametrelere props
üzerinden render
metodunda erişebilir. MerhabaDunya
bileşenini bu şekilde yeniden yazalım:
var MerhabaDunya = React.createClass({
render: function () {
return <div>Merhaba {this.props.isim}</div>
}
})
Buradaki { } (süslü parantezler) yine React'in JSX aracıyla JavaScript'e yaptığı
bir ekleme, alt tarafta aslında parantezin icindekiler fonksiyon parametresine
dönüşmekte. Yani <div>Merhaba {this.props.isim}</div>
yerine React.createElement("div", null, "Merhaba", this.props.isim)
de yazabilirdik.
Şimdi de Selamlama
bileşenimizi MerhabaDunya
bileşenine isim parametresini aktaracak şekilde yeniden yazalım:
var Selamlama = React.createClass({
render: function () {
return <div>
<MerhabaDunya isim="Üstün"/>
<MerhabaDunya isim="Özgür"/>
</div>
}
})
İşte bu noktada artık MerhabaDunya
adında yeniden kullanılabilir ve arayüzü,
yani giriş degişkenleri tam olarak belirlenmiş bir çocuk bileşenimiz oldu.
React'in temel felsefesinden bahsederken React'in asıl öneminin verinin değiştiği uygulamaları yönetmek olduğunu söylemiştik. Şu ana kadar verdiğimiz örneklerde veri hep sabit olduğu için bunu henüz görmedik. Verideki değişimi örneklemek için bir Sayaç bileşeni düşünelim.
Sayaç bileşenindeki değişkenleri düşünecek olursak tek değişkenimiz sayaç adında
bir sayı. React'te bileşen ait değişkenler state
adında bir nesnede
toplanmakta. Yani nasıl ki props
adında tepeden çocuk bileşene gönderilen
parametrelerin toplandığı bir nesne var, çocuk bileşendeki değişimleri izlemek
için de state
adında bir nesne bulunmakta. Bu state
'in ilk değerini vermek
için yazmamız gereken bileşen metodu ise getInitialState
. Bunu yaptıktan sonra
artık bu state değişkenine render
içerisinde erişebiliyoruz.
var Sayac = React.createClass({
getInitialState: function () {
return {sayac: 0};
},
render: function () {
<div>Sayaca {this.state.sayac} kez tıkladınız</div>
}
})
Şimdi sayacı artıracak bir de düğme ekleyelim.
var Sayac = React.createClass({
getInitialState: function () {
return {sayaç: 0};
},
render: function () {
return (
<div>
Sayaca {this.state.sayac} kez tıkladınız
<button>Sayaç</button>
</div>);
}
})
Amacımız bu düğmeye her tıkladığımızda sayacı bir artırmak. Bunun için sayaç'a
bir onClick
handler fonksiyon eklememiz ve bu fonksiyonda state
'teki sayacı
bir artırmamız gerekmekte.
var Sayac = React.createClass({
getInitialState: function () {
return {sayac: 0};
},
artir: function () {
// Buraya ne yazmalıyız?
},
render: function () {
return (
<div>
Sayaca {this.state.sayac} kez tıkladınız
<button onClick={this.artir}>Sayaç</button>
</div>;
}
})
İşte burada React'in state
'e diğer birçok kütüphaneye göre farklı bakış açısı
devreye giriyor. React'te yapacağınız her veri değişimini mutlaka setState
denilen bir metod üzerinden yapmanız gerekiyor, bu şekilde React sistemde bir
şeylerin değiştiğini ve render
metodunu yeniden çalıştırması gerektiğini
anlıyor.
var Sayac = React.createClass({
getInitialState: function () {
return {sayac: 0};
},
artir: function () {
var suAnkiSayac = this.state.sayac;
this.setState({sayac: suAnkiSayac + 1});
},
render: function () {
return (
<div>
Sayaca {this.state.sayac} kez tıkladınız
<button onClick={this.artir}>Sayaç</button>
</div>)
}
})
Örneğin AngularJS ile karşılaştıracak olursak AngularJS'te setState
benzeri
bir şey yok, doğrudan değişkeni değiştiriyorsunuz, bu nedenle AngularJS'in
sayfada bir değişiklik olup olmadığını anlamak için sürekli digest loop
(sindirim döngüsü) adı verilen kod parçası gerekmekte. Bu döngü de büyük
uygulamalarda performans sorunlarına yol açıyor, sistemin neyi ne zaman
değiştireceğini anlamayı güçleştiriyor.
React'te ise state
değişiklikleri explicit
, yani açık seçik belirtilmiş
durumda. React'in felsefesine göre veri değişiklikleri bir uygulamadaki en
önemli zorluğu oluşturmakta, bu nedenle her türlü değişiklik mutlaka açık seçik
setState
üzerinden yapılmakta.
Şimdi sayaç uygulamamızı biraz geliştirelim, örneğin 0'dan ileri doğru sayarken aynı zamanda da 10'dan 0'a doğru bir gerisayım yapsın; ama bu iki sayı birbiri ile tamamen bağlantılı olsun. Yani sayaca 3 kez tıklarsak "3 kez tıkladınız, 7 kez daha tıklayın" desin. Şimdi burada kaç farklı değişken kullanmamız gerekmekte? İşte React uygulamaları geliştirirken kendimize sürekli sormamız gereken soru bu olacak: Veriyi nerede ve nasıl saklamalıyım?
Bu uygulamada iki farklı veri görüntülenecek olsa da aslında kaynakta sadece tek
sayaç değeri olduğunu görmeliyiz. Bu nedenle state
'te sadece kaç kez
tıklandığı değerini tutmamız yeterli. İşte React uygulamalarında sıklıkla
düşünmemiz gereken önemli noktalardan biri de yine bu kaynak veri ve bu veriden
oluşturulan işlenmiş veri konusu. Burada tek bir kaynak veri var; ancak iki
farklı işlenmiş veri bulunmakta. State
'te sadece kaynak veriyi tutmalı,
işlenmiş verileri render
metodunda anlık olarak hesaplatmalıyız.
Bu değişiklikle Sayaç bileşenimizi yeniden yazalım:
var Sayac = React.createClass({
getInitialState: function () {
return {sayac: 0};
},
artir: function () {
var suAnkiSayac = this.state.sayac;
this.setState({sayac: suAnkiSayac + 1});
},
render: function () {
return (
<div>
Sayaca {this.state.sayac} kez tıkladınız.
{10 - this.state.sayac} kez daha tıklamalısınız.
<button onClick={this.artir}>Sayaç</button>
</div>
);
}
})
Gördüğünüz gibi render
metodumuz görüntümüzün uygulamanın her anında nasıl
görüneceği hakkında bize doğru bilgi veriyor. Yani render sadece ilk anda
oluşturulan, sonra elle yama yapılması gereken bir görüntü sağlamıyor, her zaman
doğru görüntü verecek bir sonuç veriyor.
Son olarak da çocuk bileşenlerin ana bileşen ile nasıl haberleşeceğine göz
atalım. Burada da örneğin iki farklı sayacımız bulunsun, birine tıkladığımızda
hem kendi değerini artırsın, hem de diğer sayacın değerini bir azaltsın. Şimdi
burada düşünmemiz gereken konu şu: Veriyi, yani state
'i nerede saklamalıyız?
Çocuk bileşenlerin kendilerine ait birer state
'i mi olsun, yoksa ana bileşen her
iki state
'i de kendisinde tutup bunları parametre olarak çocuklara mı aktarsın?
Bu soruya döneceğiz, ama bir de chat uygulamasına dönüp aynı soruyu orada soralım: Burada arkadaş listesi hangi bileşende tutulmalı, ana bileşende mi, çevrimiçi sayısını gösteren bileşende mi, yoksa arkadaşların isimlerinin gösterildiği bileşende mi? Aynı veriye hem isim listesinde, hem de sayı bileşeninde gereksinim duyulduğu için bu verinin en tepede tutulup aşağıya doğru aktarılması en mantıklısı.
Sayaç uygulamasına dönelim, burada da verinin ana bileşende tutulup çocuklara bir parametre olarak aktarılması daha mantıklı. Bunun bir güzel yanı da tüm değişkenlerin veritabanı mantığına benzer şekilde merkezi bir yerde toplanması. Bu sayede çocuk bileşenler verinin yönetimi konusuyla çok ilgilenmemekte, basit veri gösterici bileşenlere dönüşmekte.
Peki bu durumda çocuk bileşenler verinin değişmesi gerektiğini ana bileşene nasıl haber verecek? İşte bu noktada parametre olarak çocuklara aktarılan callbackler ya da event handler'lar devreye giriyor. Çocuk bileşenlere ana bileşenden önemli bir olay olduğunda çalıştırması gereken kod bir parametre olarak aktarılıyor. Çocuk bileşen çalışacak kodun içeriğini bilmek zorunda değil, hatta bilmemesi daha da iyi, tek yapması gereken tepedeki bileşenden gelecek fonksiyonu çağırması gerektiği.
Dolayısıyla React'teki veri akışını şu şekilde özetleyebiliriz: Veri tepeden aşağı doğru tek yönlü akar, aşağıdaki bileşenler değişiklikleri tepeye geri arama (callback) fonksiyonları ile haber verir, bu haber ile tepedeki bileşenler veriyi değiştirir ve yeni veriyi tepeden aşağı aktarır. React de veri değişikliğini fark ederek veri ile görüntüyü senkronize eder.
Şimdi bu metodolojiyi kullanarak iki sayaçlı uygulamamızı yazalım, öncelikle
görmemiz gereken artık sayaçların değerlerini state
'ten değil props
'tan
aldıkları ve düğmelere tıklandığında tepeden hangi kod aktarılırsa onun
çalıştırıldığı:
var Sayac = React.createClass({
render: function () {
return (
<div>
Sayaca {this.props.sayac} kez tıkladınız.
{10 - this.props.sayac} kez daha tıklamalısınız.
<button onClick={this.props.artir}>Sayaç</button>
</div>);
}
});
var Sayaclar = React.createClass({
getInitialState: function () {
return {sayac1: 3, sayac2: 5};
},
sayac1Artir: function () {
this.setState({sayac1: this.state.sayac1 + 1,
sayac2: this.state.sayac2 - 1});
},
sayac2Artir: function () {
this.setState({sayac1: this.state.sayac1 - 1,
sayac2: this.state.sayac2 + 1});
},
render: function () {
return (
<div>
<Sayac sayac={this.state.sayac1} artir={this.sayac1Artir}/>
<Sayac sayac={this.state.sayac2} artir={this.sayac2Artir}/>
</div>);
}
})
Böylece sistemdeki asıl karmaşıklık, merkezi olarak tepede, ana bileşende toplanmış oldu, aynı Sayaç bileşenini iki farklı bileşen için kullanabildik. Sonuç olarak React'in veriyi merkezileştirme ve uygulamayı bileşenlere ayırmasının uygulamanın geliştirilmesini ne kadar kolaylaştırdığını ve hatalardan ayırdını görmüş olduk.
Reactjs konusunda diğer önemli konular olarak şunları sayabiliriz:
-
Geliştirme aşamasında React DevTools çok büyük kolaylık getirmekte, HTML DOM yapısına benzer şekilde bileşen ağacının görülmesine, bileşenlerin props ve state değişkenlerinin incelenmesi ve değiştirilmesine olanak vermekte.
-
node.js kullanarak sunucu tarafında React çalıştırmak suretiyle isomorphic denilen hem sunucu, hem istemci tarafında çalışan uygulamalar geliştirilmesi. Burada
React.render
yerine HTML çıktısını string olarak oluşturanReact.renderToString
kullanılmakta ve bu uygulamalar sayesinde daha hızlı görüntülenen uygulamalar yapılabilmekte. -
Yeni duyurulan React Native ile bu yapının iPhone ve Android geliştirmesinde kullanılması mümkün hale geldi. Burada PhoneGap tarzı HTML'in mobil uygulamaya gömülmesi değil, doğrudan native (yerel) uygulamalar geliştirilmesi sözkonusu.
-
React uygulamaları daha büyüdükçe, veri yönetimi için yine Facebook'un duyurduğu Flux kütüphanesi kullanılmakta. React'te değişken verinin giderek yukarı çıktığını gördük, bunun bir sonraki adımı verinin tamamen bileşenlerin dışında Store (depo) denilen bir yapıda tutulması ve bileşenlerin bu Store'lardaki verilere üye olması. Store'lardaki değişimlerin de bileşenlerden gelen action (hareket) denilen değişiklik haberlerine göre yapılması.
Sonuç olarak React'in 3 temel özelliği olduğunu gördük. Birincisi veri değişimlerinin her zaman açık seçik yapıldığı ve verinin tek taraflı olarak aktarıldığı. İkincisi uygulamanın bileşenlere ayrıldığı ve bu bileşenlerin verilerini tepeden props, kendi içinde state şeklinde yönettiği ve yukarıda bir değişiklik yapılacaksa bu değişikliklerin callbackler ile yapıldığı. Üçüncüsü veri ile görüntü senkronizasyonu için bileşenlerin görüntüsünün her zaman baştan oluşturulduğu, React'in de sanal DOM adı verilen metodla bunu çok hızlı bir şekilde yaptığı. Bu özellikler sayesinde React kütüphanesi ile yüksek performanslı arayüzleri hızlı ve hatasız şekilde geliştirebilmekteyiz.